İzmir’in tarihi kadar eski olan tarihi Kemeraltı Çarşısı'nda, başlangıcından günümüze kadar kesintisiz bir ticaret süregelmiştir. Kapsadığı 270 hektarlık alanda, 230 değişik iş kolunda, 800 bini aşkın ürün çeşidinin sunulduğu 14.482 işyeri vardır ve sadece ülkemizin değil, dünyanın en eski tarihi çarşısı olma ünvanını korumaktadır.
Satıcılarla alıcıların sıcak bir ilişki içinde alış veriş yaptığı Kemeraltı Çarşısı'nda, yapılan ticaretten öte adeta bir terapi söz konusudur. Düğün ve sünnetler için topluca gidilip alış veriş yapılan, ama mutlaka bunun lezzetli bir yemekle taçlandırıldığı bir yerdir Kemeraltı.
Camileri ayrı güzeldir, hanları ayrı... Yahudi cemaatinin aktif ibadet edilen havraları da buradadır. Kısacası ayrı bir dünyadır Kemeraltı...
Turumuzun akışı :
Sabah saat 09:30'da İzmir’in sembolü Konak Meydanı Yalı Camii önünde buluşma.
Tarihi Vilayet Konağı, Saat Kulesi, Ayşe Hatun Camisi ve eskiden bu meydanın en görkemli yapısı olan Sarı Kışla konusunda rehberimizin anlattıklarını dinliyoruz. Artık Kemeraltı’nın arka sokaklarında kaybolma ve eşsiz lezzetlerini tatma zamanı.
Bir yandan özel yiyeceklerin tadına bakarken, diğer yandan da onun neden meşhur olduğunu, nasıl yapıldıklarını öğreniyor, gizemlerini keşfediyoruz.
Birkaç adım sonra, serpme börek yapımını izlerken, otlu-peynirli, kıymalı tül gibi ince açılmış böreklerin pişmesini sabırsızca bekliyoruz. Diğer lezzet durakları da bizi bekliyor. Söğüş İzmir’e has bir yiyecek. Adı büyük olan değil, tadı büyük olan Değer Söğüşçüsü bizim tadım yapacağımız yer.
Beyler sokağındaki keşifimiz bizi Salepçioğlu Camisi'ne götürüyor. Barok tarzında yüzyılın başında yapılmış bu cami kalem işleri ile ünlü. Yola devam. İzmir’in ilk fotoğrafçısı Hamza Rüstem’in aynı adlı pasajdaki fotoğrafçı dükkanını ziyaret ediyor ve tarihini öğreniyoruz.
Biraz susadık galiba... Başdurak’ta köşebaşında gerçek meyvelerden sıkılmış meşhur karadut şerbetinin tadına varıp Kestane Pazarı’na devam ediyoruz. Önünden geçerken insanların ağzı sulanan meşhur Kemeraltı Turşucusu Tahsin’in önünde durmadan yürümek imkansız. Her türlü meyve ve sebzeden oluşan turşular önümüzde adeta bir tablo gibi duruyor. Fotoğrafçılar iş başına!
Abacıoğlu Han bir sonraki durağımız. Burada size bir sürprizimiz olacak. 250 yıllık bu handa Ayşa Boşnak Börekçisi’nin nefis boşnak mantısını tadacağız. Tarihi ve pırıl pırıl bu mekanın üst katını da gezerek tarihi hissediyoruz.
Kardeşler Köftecisi etin kalitesinden ödün vermeden sunuyor leziz köftelerini. Tabii ki tadına bakacağız. Birkaç adım ötede Numan Pide sipariş verdiğimiz otlu-peynirli ve kavurmalı kapalı pidelerimizi odun ateşinde pişirmeye başladı bile. Tadına doyamadınız değil mi? Ama daha başka lezzetler var sırada.
Artık cıvıl cıvıl kaynayan Hisarönü’ne doğru yola çıkma zamanı. Ama her türlü yiyeceğin en tazesinin satıldığı tarihi Havra Sokağı’da uğramadan olmaz. Fotoğrafçılar için adeta bir cennet. Yavaş yavaş yönümüzü Hisarönü’ne çeviriyoruz. Hisarönü yaklaşık 2.400 yıl önce İzmir’in limanının, dolayısı ile merkezinin olduğu yer. Günümüzden 250 yıl öncesine kadar da bu konumunu korumuş. Anadolu’dan gelen malların depolandığı ve gemilere yüklendiği Kızlarağası Hanı, bitişiğindeki Hisar Camisi gezip önünde kuyruk eksik olmayan Hisarönü Şambalicisi’ne uğramadan turumuzu bitirmiyoruz.
Tarihi Hanlar, Salepçioğlu Camileri’nin güzelliklerini de görme olanağı bulacağımız turumuz, Kızlarağası Hanı’nın üst katında tamamlanacak. Bu turda gözünüz de gönlünüz de karnınız da doyacak.