Zamanın durduğu, sessizliği, sakinliği, sadeliği, basitliği yaşamak, ruhlarını dinlendirmek ve yenilemek isteyenler için ideal bir yer. Doğa da epey yardımcı oluyor buranın sakinlerine: Aşağılara kadar uzanan yemyeşil vadi ve dağların arasında kaybolan taş mimarisinin sağladığı ıssızlığı, ana yerleşimlere uzak olduğu için gürültü kirliliğinden arınmış sessizliği sizi cezbediyor.
Mübadele zamanı göçmüş ve köyü terketmemiş yerli halk, yazarlar, sanatçılar, koleksiyonerler, uygun fiyatlara aldıkları harabe Rum taş evleri özenle ve zevkle restore etmiş. Tarihi selvilerin, incirlerin, köknarların, çınarların, çamların arasında doğa ile uyumlu el emeği göz nuru taş işçiliğinin evlerini, arnavut kaldırımlı patika yollarını koruyorlar. Burası bir Alaçatı değil ve inşallah da hiçbir zaman Alaçatı gibi çarpık, orantısız ve özensiz olmayacak. Biraz yalnızlık ve inziva seven, belki biraz asi ve aykırı ruhlu ve kesinlikle doğaseverlerin yeri.
Karina Sahili ise, Büyük Menderes coğrafyasının doğal güzelliğinden nasibini fazlasıyla almış. 1900’lü yılların ticaret limanı. Dilden dile günümüze ulaşan hikâyeye göre de, dönemin en popüler Rum tüccarının kızının adı olan Karina, sahile adını vermiş. Şimdilerde balıkçı teknelerinin yer aldığı sahilde, dilerseniz balık tutabilir ya da sahildeki restorandlarda balık veya pek çok deniz ürününü yiyebilirsiniz.