Neden Troya Müzesi
Türkiye’den üç müze, 5 Mayıs’ta Avrupa Müze Forumu’ndan ödül almıştır. Troya Müzesi 2020 Yılı Avrupa Yılın Müzesi Özel Ödülü’ne layık görülmüştür. Çağdaş müzecilik anlayışımızın bir simgesidir. Bu nedenle 2018 yılında tanıtımda “Tematik Yıllar” konsepti geliştirilmiş ve Türkiye’den Dünyaya Armağan olarak konumlandırılmıştır.
Troya Müzesi’nde; Homeros’un İlyada Destanı ile tarihe geçmiş Troas Bölgesi’nde iz bırakan Troya ve kültürlerinin yaşamı ve arkeolojik tarihi, kazılardan çıkan eserlerle anlatılmaktadır. Müze, Tunç Çağı kentinin arkeolojik kazılarından olağanüstü objelere ev sahipliği yapmaktadır. Mimarın parlak fikriyle, ışık ve gölge oyunuyla yarattığı etki zamanın geçtiği hissini aktarıyor ve bina bir güneş kadranına dönüşüyor. Sergi, arkeolojik sitenin tarihini eserler, multimedya ve etkileşimler aracılığıyla sunuyor. Çağdaş sorunları ele alma ve geçmiş ile bugünü birbirine bağlama biçiminde de yenilikçiliğini sergiliyor.
Ziyaretçileri geçmişin derinliğinde; gerçek olduğunda güzel bir şey için nasıl savaştığımızı düşünmeye de teşvik ediyor. Bunu, bin yıl arayla gerçekleşen Troya ve Gelibolu savaşlarını vurgulayarak ortaya koyuyor. Yani, 150 yıllık müzecilik tecrübemizin “korumacılık” anlayışının yanına “iletişim”i ve “deneyimleme”yi başarıyla koyup çağdaş müzeciliğin örneğini oluşturuyor.
1.GÜN : İZMİR – TROYA MÜZESİ – TRUVA ANTİK KENTİ - ÇANAKKALE
Sabah saat 07:30'da Üçkuyular, 07:45 Konak (Sabancı Kültür Merkezi Önü), 08.00 Alsancak Lozan (Fuar Kapısı Önü),: 08.30'da Karşıyaka’dan konuklarımızın alınması ve Çanakkale’ye hareket. Yolda alınacak ekstra sabah kahvaltısının ardından, binlerce zeytinin arasından zevkli bir yolculuktan sonra, Truva Antik Kenti'ne ulaşıyoruz. Truva Atı, Truva efsanesi, 5000 yıllık tarihi surlar, Tiyatro Binası, kazı evi ve Hisarlık tepesi, efsanevi surlar, Athena Tapınağı, Megaron ev kalıntıları, Ilios’un kutsal alanı, Roma dönemi Hamamı ve Odeon'u ziyaret ediyoruz .Tevfikiye Köyü sınırları içinde yer alan, UNESCO’nun 1998 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldığı, Troya Antik Kenti girişinde yer alan ve 2019 Troya yılı kapsamında yeni açılan Troya Müzesini ve Türkiye'nin ilk Arkeo-Köyü Tevfikiye Köyü'nü geziyoruz. Ardından Çanakkale merkeze dönüyoruz. Çanakkale merkezde Çimenlik Kalesi ve Nusrat Mayın Gemisi, Çanakkale Limanı, Çanakkale tarihi sokaklarında yürüyüş ve Yalı caddesi ve Yalı hanı gezisi yapıyoruz. Tarihi Aynalı Çarşı gezisi ardından serbest zaman. Otelimize yerleşme, akşam yemeği ve geceleme.
2.GÜN : Yeşilyurt Köyü - Adatepe Köyü ve Zeytinyağı Müzesi - Narlıköy – Mıhlı Şelalesi - izmir
Kahvaltı sonrası otelimizden ayrılıyoruz. Bugünkü gezimizin ilk durağı Yeşilyurt köyü ; 1355 yılında, Oğuzların Çepni boyu tarafından kuruluduğundan, ismi Büyük Çetmi olarak bilinir. Yüzlerce yıllık göçebe yaşam tarzından yerleşik hayata geçen köyün ilk kurucuları, evlerini inşa ettirmek için Marmara adası ve çevre yörelerde yaşayan Rum taş ustalarını köye getirirler. Zaman içinde nüfusu artan Rumlar da köye yerleşir ve bir mahalle kurarlar. Ondan sonra yüzlerce yıl, Rumlarla Türkler arasında sevgi, barış ve dostluk içinde bir yaşam sürer. Yeşilyurt Köyü, kendi yerel olanakları ve iradesi ile, geleneksel yapı dokusunu koruyan, yepyeni bir turizm merkezi olma özelliğini kazanmıştır. Rehberimizle köy içinde birlikte yapacağımız gezinti ve serbest zamanda yerel ürünlerden, Keçi Peyniri, Dağ Kekiği, Nar Ekşisi, Köy Salçası, Zeytin ve Zeytinyağ çeşitleri gibi birçok yerel ürün alabileceğiniz gibi belki ilk kez deneyeceğiniz Otlu dondurmayı burada deneyebilirsiniz. Ayrıca çay bahçesi ve cafelerde çay ve kahve keyfi yapabilirsiniz. Bugünkü kazdağları gezimize Kazdağı eteklerinde yer alan Adatepe Köyü ile devam ediyoruz. Adatepe Köyü; yerleşimi antik çağlarda başlamış, İliada destanında "Gargaros"olarak adıgeçen bölgededir ve yerleşim günümüzde de sürmektedir. Köyün bulunduğu bölge Truva , Leleg, Midilli, Pers, Atina, Roma, Selçuklu, Osmanlı hakimiyetleri görmüş ve bunların izlerini taşımaktadır. Yüzyılların birikiminin oluşturduğu taş işçiliğinin örnekleri köyde mevcut binalarda görülmektedir. Çevrede betonlaşmanın başlaması nedeniyle köy 1989 yılında sit alanı ilan edilmiştir. Bugün,daha önceden mevcut evlerden başka yeni ev yapılamamakta, mevcut ayakta olan evler aslına uygun restore edilmekte, yıkık durumda olan evler ise köydeki mimariye uygun yeniden inşa edilmektedir. Adatepe Köyü sonrası gezeceğimiz Zeytinyağı Müzesi, Türkiye'de türünün ilk örneği olarak Zeytinyağı "Fabrika - Müzesi" 2001 den beri yerli yabancı onbinlerce ziyaretçi ağırlıyor. Küçükkuyu'daki tarihi sabunhane binası restore edilerek, bir yandan kuru baskı tarzında zeytinyağı üretimine devam edilirken, öte yandan civar köylerden toplanmış zeytin, zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin çeşitli araç -gereç ve aksesuarlar fabrika binasında sergileniyor. Müzede eski zeytinyağı presleri, zeytin toplama aletleri, taşıma ve saklama kapları, çeşitli folklorik objeler görülebilir. Küyükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı doğal güzellikleriyle bizi bekliyor. Mıhlı Şelalesi ve Göleti burada göreceğimiz doğa güzellikler olacak. Turumuz burada son bulacak ve İzmir’e dönüş yolculuğumuz başlıyacak.